Dışı sade, içi rengarenk bir mücevher gibi parlayan Bozcaada, Ege’nin kuzeyinde, kalpleri fetheden bir cennet köşesidir. Rum mimarisinin zarif izlerini taşıyan sokakları, göz alıcı gün batımları, meşhur rüzgarı, sıcacık güneşi ve nefes kesen denizi ile adeta ömrünüze ömür katar.

Kitle turizminden uzak, butik ve yerel işletmelerle bezeli bu masalsı adada, her köşe ayrı bir keşif sunar. Fakat adanın limitli kapasitesini zorlayan günübirlikçi akını, bu eşsiz dokuyu tehdit ediyor. Neyse ki, kuzey Ege’nin sunduğu kısa sezon sayesinde ada kendini yenilemek için zaman buluyor.

Bozcaada’ya sadece deniz, kum ve güneş arayanlar için değil, bu tarihi ve kültürel hazineyi keşfetmeye gelenler için de bir cennet. Bloglar ve internette paylaşılan bilgiler, adanın ruhunu sadece mekanlara ve plajlara indirgiyor. Bu algıyı kırmak için adaya adım attığımızda, kendimizi değer avına çıkarmış gibi hissettik. Her gün en az 3-5 adalıyla sohbet ederek, onların hikayelerini, ada belleğini ve unutulmaya yüz tutan gelenekleri dinledik.

“Adalı” olmak, Bozcaadalılar için gurur ve alçakgönüllülük karışımı bir duygudur. İyi bir mekanın bile temel taşı olarak kabul edilen bu kimlik, “Oranın sahibi de adalı” sözüyle taçlanıyor. Haklılar da. Gerçekten adalıların işlettiği mekanlarda her şey yerel ve özgün, her köşede özen ve sıcaklık hissediliyor.

Fakat 7 ceddinizin Bozcaadalı olması bile sizi tam anlamıyla adalı yapmaz. Asıl sınav kışı burada geçirmekten geçiyor. Sert rüzgarın seferleri iptal ettiği, adanın içine kapandığı zorlu kış mevsimi, her yiğidin harcı değil. Kışları adada yaşayan Hüseyin Abi, “Adanın tanrısı rüzgar” derken, kışın çilesini çeken Mustafa Bey ise “Adalı olmak için rüzgarın şöminenin dumanını içeri bastığı evinde üşümeyi, sefer olmadığı için buzdolabının boşalmasını ve bağlardan taşan tezek kokusunu solumayı göze alacaksın” diye adalı olmanın gerçek tanımını yapıyor.

İlk başta kulağa abartılı gibi gelse de, adanın ruhunu kışı burada göğüsleyen bir avuç insan yaşatıyor. Yaz aylarında tatlı sohbetlere daldığımız mekanların varlığını, kışın bu çileye katlananlara borçluyuz. O yüzden adayı yaşatmak için “adalı” işletmeleri desteklemek ve onların değerini anlamak çok önemli.

Bir haftada Bozcaada’ya aşık olan bizler, adanın savunucularına dönüştük. Silahı ve kalkanı bir kenara bırakıp, güneş gözlüğü ve mayolarımızı takarak sizi adanın güzelliklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyoruz.

Keşfedilmeyi Bekleyen Bir Dünya

Bozcaada’nın sunduğu güzellikler sadece deniz ve güneşle sınırlı değil. Adanın tarihi dokusunu keşfetmek için Rum mahallesini gezebilir, Bozcaada Kalesi’ne çıkarak muhteşem manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. Adayı bisikletle turlayabilir, üzüm bağlarını ve şarap imalathanelerini ziyaret edebilirsiniz.

Bozcaada’nın meşhur şaraplarını tatmadan dönmek olmaz. Adanın birçok noktasında tadım yapabileceğiniz şaraplar, bölgenin terroir özelliklerini yansıtıyor.

Lezzetli deniz ürünlerinin tadına bakmak için adanın balıkçı limanındaki restoranları tercih edebilirsiniz. Ege mutfağının en güzel örneklerini burada bulabilirsiniz.

Bozcaada’da konaklama için birçok seçenek mevcut. Oteller, pansiyonlar ve butik oteller arasından zevkinize ve bütçenize uygun bir yer bulabilirsiniz.

Adanın sakin atmosferinde dinlenmek ve huzur bulmak için Bozcaada’ya mutlaka bir seyahat planlayın.

Bozcaada’da sizi bekleyen keşfedilmeyi bekleyen birçok güzellik var:

  • Tarihi Rum evleri ve dar sokakları
  • Muhteşem gün batımları ve nefes kesen manzaralar
  • Lezzetli şaraplar ve mezelerin tadına bakabileceğiniz tavernalar
  • Sakin koylarda yüzme ve güneşlenme keyfi
  • Doğa yürüyüşleri ve bisiklet turları
  • Rahatlatıcı bir atmosfer ve huzurlu bir ortam